31 Aralık 2016 Cumartesi

Beyaz Geceler Kitap Yorumu/DOSTOYEVSKİ📚


"Gök öyle yıldızlıydı, öyle aydınlıktı ki, ona bakınca insan ister istemez kendi kendine soruyordu: Böyle bir göğün altında huysuz ve kaprisli insanlar yaşıyor olabilir mi gerçekten?"


Merhaba arkadaşlar 2016 yılında okuduğum son kitap Beyaz Geceler,Dostoyevski'ye güzel bir başlangıç oldu.Kitap çok güzel başladı konusuyla ilgili daha önce hiçbir şey okumamıştım ve sayfaları merakla çevirdim.İçimi saran,sızlatan bir kitapla karşılaştım.

Kendisini hayalperest olarak tanımlayan ve kendisinden üçüncü şahısla bahseden bir kahramanımız var başrolde.Yalnız bir insan, o kadar yalnız ki görüp görebileceğimiz en büyük hayalperest.
Ve Nastenka.Konusundan kahramanlarından fazla bahsetmek istemiyorum zira kitap 70 sayfa.Bir oturuşta bitebilecek dört bölümden oluşan bir kitap.Ben her bölümü yavaş yavaş sindirerek okudum ve çok zevk aldım.
Kitaptaki altını çizdiğim kelimeler o kadar anlamlı ve gerçekti ki Dostoyevski'ye hayran kaldım.Yazarın tüm kitaplarını okumak istiyorum.Sizlere de tavsiye ederim. Bir süre etkisinde kalacağım bir kitaptı.
Herkese mutlu yıllar dileriim:))

<Yalnızca 19. yüzyıl Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Dostoyevski’nin 27 yaşında yazdığı Beyaz Geceler, sevecen, okuru sarıp sarmalayan, ama hüzünlü bir uzun öyküdür. Bir yanıyla romantik bir aşk üçgeninin, bir yanıyla da bir kişilik parçalanmasının öyküsüdür.>(Arka Kapaktan)

"Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem."

"Şu anda başımda binlerce musluk açıldı ve ben sözcükler nehrini boşaltmazsam boğulacağım. Bu yüzden, rica ederim beni bölmeyin, Nastenka, uysal ve sakince dinleyin; yoksa tümden susarım."

"Evet, eğer elim titriyorsa bu onun daha önce hiç böyle sizinki gibi güzel, küçük bir el tutmamış olmasındandır."

"Benim gibi yalnız bir adamı herkes terk ediyormuş, herkes benden kaçıyormuş gibi bir duygu vardı içimde. "Herkes”le kimleri kastettiğimi sormak hakkınızdır."

"Herkes gerçekte olduğundan daha sertmiş gibi görünmeye çalışır, sanki herkes açıkça dışa vurunca duygularıyla alay edileceğinden korkmaktadır."

"İnanır mısınız, bazen öyle sıkıntılı, öyle bunaltıcı anlarım oluyor ki, gerçek bir hayatı yaşamaya gücümün yetmeyeceğini; gerçekleri, akıp giden olayları kavramakta çok geri kaldığımı, duygularımın körleştiğini hissediyor, kendi kendime lanet okuyorum. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın gerçek dünyana dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz. Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki, insanlar delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar. Ismarlama olmayan; hayal gibi, düş gibi uçup gitmeyen, durmadan yenilenen, her an genç kalan, bir saati bir saatine uymayan gerçek bir yaşam onlarınki. Oysa karanlığın, düşüncenin tutsağı olan hayal bıktırıcıdır, uçup gitmeye hazır oluşu yanında aşağılık bir tekdüzeliği vardır."

27 Aralık 2016 Salı

Coriolanus Kitap Yorumu/SHAKESPEARE📚




Merhaba arkadaşlar,
Coriolanus Shakespeare'in okuduğum ikinci tragedyası.Yine sürükleyici ve etkileyici bir anlatıma tanıklık ettim.Tiyatro türü sevdiğim türler arasında yükselmekte.Hem yormayan bir anlatımda hem de çabuk okunan ve karakterler üzerinden ders veren nitelikte.Shakespeare'in bütün eserleri okunmalı!:)

Oyunun konusu Roma Cumhuriyeti zamanlarında yaşamış ve hayatı antik Romalılar tarafından bir menkibe haline sokulmuş bir lider olan Caius Martius Coriolanus'un yaşam hikâyesinden alınmıştır.(wiki)

Coriolanus,Latin topluluklarından olan Volks'lerle olan savaşlarda üstün başarı göstermiştir.Savaş alanlarında korkusuz bir şekilde savaşmaktadır.
Ama halk sınıfından,Roma'nın aç pleblerinden,nefret etmektedir.Bu nefreti,kibri ve açık sözlülüğü ,soylu ve başarılı bir savaşçı olmasına rağmen başına çok şey açacaktır.

Shakespeare,toplum çatışmasını,kibir gibi bir çok duyguyu derinlemesine irdelemiş.Bunları karakterler üzerinden okumak ayrı bir zevk katıyor bana göre,tiyatroyu bu yüzden sevdim diyebilirim.Okurken zevk aldığım bir eser oldu.Özellikle Romalıların,Volkslerin konu edinilmesi beni küçüklüğüme geri getirdi.Defalarca Asteriks ve Oburiks izlediğim günleri hatırladım.
Shakespeare okuyunuz,okutunuz..Herkese keyifli okumalar dilerim:)





William Shakespeare (1564-1616): Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, Plutarkhos'un Lives of the Noble Grecians and Romans (1579) adlı kitabındaki "Coriolanus'un Yaşamı" bölümünden esinlenerek yazdığı Coriolanus'un Tragedyası'nda, Roma'ya yaptığı büyük hizmetlerle anılan büyük general Coriolanus'un zaaflarının ve büyük tutkularının hikâyesini anlatır. Oyun -Roma atmosferi içinde- 1600 başlarında İngiltere'de buğday yetersizliği ve kıtlık nedeniyle çıkan halk ayaklanmasının izlerini taşır. İlk kez 1623 yılında basılan bu tragedyanın 1607-1608 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)

23 Aralık 2016 Cuma

Macbeth Kitap Yorumu/WILLIAM SHAKESPEARE📚



Merhaba arkadaşlar,
Okuduğum ilk tiyatro metninin ve ilk Shakespeare kitabının yorumuyla buradayım bugün.Tiyatro metnine karşı ufak çaplı bir ön yargım vardı.Genelde çok tercih edilmeyen bir tür.Sanırım bu kitapla bu türe başladığım için şanslıyım.128 sayfa incecik,akıcı bir kitaptı.Başladıktan sonra elimden bırakamadığım,hemencecik biten bir başyapıttı.Siz de benim gibi bu türü merak ediyorsanız,kesinlikle bir şans vermelisiniz.Zira ben pişman olmadım.

Kısacası konusundan bahsetmek gerekirse,kimsenin önünde duramadığı büyük şavaşçı Macbeth'e üç cadının önce Cowdor Beyi daha sonra da kral olacağını müjdelemesi üzerine ilk kehanetin gerçekleşmesi ve Macbeth'in içindeki kötülük tohumlarının karısının da yardımıyla büyümeye başlaması anlatılıyor.
Macbeth'in hikâyesi, genellikle güç düşkünlüğü ve arkadaşlara ihanet konularında örnek bir hikâye olarak gösterilir.İnsan oğlunun yükselme hırsını ve bu uğurda yapabileceği bütün kötülükleri en kanlı şekilde işleyen Shakespeare gönlümde taht kurdu diyebilirim.Kitapta doğaüstü olaylar ve kehanetlere de yer verilmiş,bu daha da ilginçlik katmıştı.Bir sonraki Shakespeare kitabında görüşmek üzere..




Macbeth, Shakespeare'in dört büyük tragedyasının sonuncusu ve kötülük üstüne yazdığı en derin ve en olgun fantezisidir. III. Richard'daki önüne geçilemeyen o güçlü trajik çark, bu tragedyada daha şiddetli bir biçimde kendini gösterir.

Macbeth'teki kendine özgü kötülük, Ortaçağ'ın yarı karanlık, ilkel atmosferinde kanlı bir saltanatın şiirsel öyküsüne doğru gelişir. Bir isyanı bastırmış olan Macbeth, tahta en yakın kişidir. Kral olabilir, onun için de olmalıdır. Önce kralı, sonra cinayetin tanıklarını öldürür, daha sonra ondan kuşkulananları ortadan kaldırır.

Günler geçtikçe daha çok kişinin canına kıyar; çünkü herkes ona karşıdır artık.
Oyunun en hareketli bölümlerinden biri olan V. Perde, 3. Sahne'de buyruğunu verir Seyton'a:
"Daha fazla atlı yollayın, daha fazla;
Dolaşsınlar ülkeyi bir baştan öbür başa;
Korkudan söz edenleri assınlar bir ağaca."
(Tanıtım Bülteninden)




📚"İçinizi dökün; dile gelmeyen acı, zaten dolu olan yüreğe akar, onu parçalanmaya zorlar."

📚"Ne olursa olsun, zaman en kötü günü de sona erdirir."

📚"Ah zavallı ülkem! Kendini tanımaktan adeta korkuyor. Ona anamız değil ancak mezarımız denir: Orada her şeyden habersiz olanlardan başka gülümseyen yok; orada ahlar, iniltiler, göğü yırtan ağlayışlar sürüp gidiyor, duyan yok, fark edilmiyor bile. Büyük üzüntüler günlük kaygılar olmuş; ölüm çanı çalarken kime diye soran pek olmuyor; iyi insanların ömrü başlarındaki çiçeklerden önce geçiyor, çiçekler solmadan onlar ölüyor."

📚"İstediklerimize eriştiğimizde gönül rahatlığıyla bir sevinç duyamıyorsak hiç bir şey kazanılmamış her şey yitirilmiş demektir."

21 Aralık 2016 Çarşamba

Olağanüstü Bir Gece Kitap Yorumu/STEFAN ZWEIG📚

Merhaba arkadaşlar,
Zweig'in bu kitabı 70 sayfacık,incecik bir kitap.

Kitapta kahramanımız olağanüstü bir gece olarak nitelendirdiği hayatının değiştiği geceyi anlatıyor.Kahramanımıza ailesinin ölümünün ardından yüklü bir miras kalır.Hiçbir zaman para sıkıntısı çekmeyen lüks bir hayat süren kahramanımız bir süre sonra hissizleşir.Hiçbir şey onu etkilememeye başlar.Yer yer kendisi de bunun farkına varır ama artık hissizleştiği için umursamaz.Taki olağanüstü güne kadar.

Konu genel olarak böyleydi.Kitabı okumaya başlar başlamaz olayın içine girip adeta ben de yaşadım diyebilirim.Yaşanılan olayların benzetmeleri,betimlemeleri başarılıydı ve benim de hissetmemi sağladı.Akıcı ve düşündürücü bir kitaptı.Bir burjuva yaşamının eleştirilmesi de diyebiliriz.

Kahramanımız bunları yaşadıktan dört ay sonra yazmış ve yaşadıklarını her ayrıntısına kadar hatırladığını iddia ediyor.Sanırım bende bu okuduklarımı yaşamışcasına hatırlayacağım.

Zweig'den okuduğum ikinci eserdi ve kesinlikle tavsiye ediyorum.Kapağı da en sevdiğim kitap kapağı oldu:)

"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."



19 Aralık 2016 Pazartesi

Kuyucaklı Yusuf Kitap Yorumu/SABAHATTİN ALİ📚


"1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyü'nü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler."  /Kitabın Başlangıcı

Merhaba arkadaşlar,bu sefer ki kitabım Sabahattin Ali'nin ilk romanı.Kitap Yusuf'un bir kaymakam tarafından evlatlık edinilmesiyle başlıyor.Yusuf ailesinin ölümüne tanıklık etmiş,sert duruşuyla tanınan bir çocuk.Karakterinden hiçbir zaman ödün vermiyor.Kitap Yusuf'un kendi içindekini çatışmaları,kendini hiçbir yer ait hissetmemesi üzerine kurulu.Onu evlat edinen gamsız olarak niteleyebileceğimiz babası Selahattin Bey,Selahattin Beyden bir hayli küçük,cazgır,gezmeyi seven,paragöz karısı Şahinde Hanım ve onların kızı Muazzez.
Kitabın arkasında da yazdığı üzre Yusuf'un Muazzez'e,Muazzez'in de Yusuf'a olan destansı aşkından bahsetmemek olmaz.Zira Yusuf en romantik Tük edebiyatı kahramanlarından biriymiş.Arka kapak yazısında bu biraz da abartılmış.Kitap daha çok paranın verdiği iktidar gücünü eleştiriyordu.Bu birçok yerde karşımıza çıkıyor.Yazar,zorbaların cinayetten dahi para yardımıyla kurtulabilmesi gibi,zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle,müthiş bir betimleme gücüyle zihnimizde canlandırır.

Sabahattin Ali'nin insan ruhunu anlatış şekline ve betimlemelerine hayranım.
Yusuf da hayata alışamayanlardan.Kendini hep yalnız hissedenlerden.Kendi benliğini oluşturamayan,karar veremeyen bir insan.Geçmişin karanlığında gidip gelen biri..

"İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı.Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi.Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü.Göğsünün içinde,bu asırlık ağacın kabuğu gibi,yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti.Aman Yarabbi,ne kadar yalnızdı..."

"Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi İlk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz öldürmeye mecbur kalıyordu?... Niçin? Kimin için?.."

"Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığını; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür."



Sabattin Ali severlerin kesinlikle seveceğini düşündüğüm güzel bir kitaptı benim için.Hele ki sonu müthiş bir parçalanma yarattı bende.Bir süre etkisindeyim..
Yine de diğer iki kitabı benim nazarımda daha başarılı.Herkese keyifli okumalar dilerim.

"Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felâketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur. İnsan birazcık da kalender olmalıdır!"

"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi!
Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."


"Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti..."