30 Temmuz 2016 Cumartesi

Bilinmeyen Adanın Öyküsü Kitap Yorumu/JOSE SARAMAGO📚



Küçük Prens tadında, kısacık ama dolu dolu bir hikaye.Altı çizili kelimelerin hepsi benim için çok özel oldular,bir o kadar anlamlılar.Kendimizi en mutlu olacağımız şekilde bulmamız ümidiyle..📚




🌸İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır,omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hala, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
,🌸Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir.

🌸Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.

🌸Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır,birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur, kadın birkaç metre ötesinde uyuyor olsa da adam ona nasıl ulaşacağını bilemez, oysa ne kolaydır iskele tarafından sancak tarafına geçmek..

29 Temmuz 2016 Cuma

Aşk ve Gurur Kitap Yorumu/JANE AUSTEN📚



 Kibir ve gururu dize getirebilecek tek gerçektir,Aşk...


1813 yılında yayınlanan roman 1796-1797 tarihleri arasında yazılmış.Orijinal adı "Pride and Prejudice" yani "Gurur ve Önyargı" olan bu kitap ülkemizde "Aşk ve Gurur" olarak biliniyor.Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı Elizabeth ve kibirli mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç adam Darcy...Nefretle başlayan ilişkinin aşka dönüşü...Biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız...


Jane Austen dönemin yaşantısını,karakterlerini büyük bir ustalıkla bizlere aktarmış.En sevilen klasikler arasında yer edinmiş.Ana karakter Elizabeth üzerinden dönemi eleştirmiş ve yaşantının kötü yanlarını kınamış.Birkaç yerde okuduğuma göre Elizabeth karakteri yazarımız Jane Austen'e çok benziyormuş.Elizabeth yaşadığı döneme göre serbest davranışları olan sivri dilli bir kızdır.Ağzına geleni söylemekten,eleştirmekten çekinmeyen iyi niyetli, içten biridir ve zamanını kitap okuyarak ve insanları gözlemleyerek geçirir.


Kitabı okurken en çok sınıf farkları dikkatimi çekti.Üst düzey insanların kibirli davranışları beni deli etti.Ayrıca bir diğer dikkat çeken şey tüm kızların tek dertlerinin soylu insanlarla evlenmek olması...Yazar bu durumları gülünç bir üslupla ve akıcı bir dille anlatmış.


En sevdiğim karakter Bay Darcy:) Kalp Kalp Kalp...Bay Darcy nin bölümleri sonlara doğru artıyordu.Her zaman onun çıkmasını bekledim.Az yerde yer alması beni çok üzdü.Kitapta sevmediğim tek nokta bu oldu.Daha fazla yer almasını isterdim...

Arka kapak yazısını da sizlerle paylaşmak istedim.Ayrıca Jane Austen'in hayatıyla ilgili birkaç ayrıntıyı da yazımın sonuna ekliyorum.
Aşk ve Gurur, taşralı bir beyfendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama "ilk izlenim"i tersine çevirmekte gecikmez: Soyluluk ve servetten kaynaklanan "gurur" ile Elizabeth'in ailesinin soylu olmayışı karşısında beslediği "önyargı", Darcy'yi mesafeli davranmak zorunda bırakır. Elizabeth'in davranışında da hem özsaygının uyandırdığı "gurur", hem de Darcy'nin züppeliği karşısındaki "önyargı" etkili olur. Zeki ve coşkulu Elizabeth yalnızca Austen'ın en çok sevdiği kadın kahramanı değil, aynı zaman bütün İngiliz edebiyatının en çok ilgi uyandıran kadın roman kişiliklerinden biridir.


 "Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha da az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor."


"Geçmişin sadece hatırlamaktan zevk aldığınız kadarını düşünün..."


"Hata yapma ya da başkalarını mutsuz etme kastı olmadan da hata yapılabilir ve üzüntü verilebilir. Düşüncesizlik, başka insanların duygularına karşı dikkatsizlik, kararsızlık da aynı işi görür."


"Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim.. Benim gururuma dokunmamış olsaydı.." 



"Gurur ve önyargı farklı şeyler, ama sık sık aynı anlamda kullanılıyorlar. İnsan gösteriş düşkünü olmadan gururlu olabilir. Gurur daha çok kendimizle ilgili görüşümüze bağlıdır,gösteriş ise bizim hakkımızda başkalarına ne düşündürtmek istediğimize."






JANE AUSTEN

Jane Austen, dünyanın en ünlü yazarlarından biridir. Yaşadığı döneme ilişkin tasvirleri ve kahramanlarının karakterleri romanlarının klasikler arasında yer almasını sağlamıştır. Jane Austen bir köy papazının yedinci çocuğuydu. Babası tarafından eğitilmişti. O dönemdeki kadınlardan daha iyi bir eğitim aldığı için şanslıydı. Ebeveyni, çocukların hayal gücüne dayalı oyunlarını cesaretlendirdi. Papaz evinin ahırını, yaz tatillerinde ailelerin oyunlar sahneye koyabileceği küçük bir tiyatroya çevirdiler. Austen, 12 yaşına geldiğinde kendi hikayelerini yazıyordu; fakat ilk romanının yayımlanması için yaklaşık 25 yıl daha geçmesi gerekecekti. Austen'in romanları, günümüzde oldukça popülerdir. İnsanların zaaflarını esprili bir anlayış ve zarif bir mizahla eserlerinde işlemiştir. Romanlarının başkahramanlarının hepsi kadındır ve romanlarının hepsi de mutlu bir evlilikle sona ermiştir. İlk olarak Aşk ve Yaşam (1811) adlı kitabı basıldı. Bunu Gurur ve Önyargı (1813), Mansfield Parkı (1814) ve Emma (1816) takip etmiştir. Northanger Manastırı ve İkna romanlarının her ikisi de Austen'in ölümünden sonra 1818'de basılmıştır. Bütün bu romanlar anonim olarak yayımlanmıştır.
Austen, hiç evlilik yapmamıştır.

Jane Austen'in tüm romanları, televizyon veya sinemaya uyarlanmış, en başarılı 3 romanı film yapılmıştır. Bunlar: Aşk ve Yaşam (1995),  Emma ve İkna (her ikisi de 1996'da gösterime girdi.) Gurur ve Ön Yargı 1995'de çok başarılı bir televizyon dizisi oldu. 2013 yılında yayımlanışının 200. yıl dönümü özel etkinliklerle kutlanan "Aşk ve Gurur" (Pride and Prejudice) romanı ortalama her on yılda bir ya bir sinema filmi, ya da televizyon filmi veya dizisi haline getirilmiştir.18 Haziran 1817'de göğüs kanserinden ölen Jane Austen; öldüğünde henüz 42 yaşındaydı.

24 Temmuz 2016 Pazar

Ejderha Dövmeli Kız Kitap Yorumu/ STIEG LARSSON📚



Ejderha Dövmeli Kız bir suç/gerilim romanı, ilk 200 sayfası karakterlerin tanıtılması ve ekonomik olayların anlatılmasından dolayı biraz sıkıcıydı.Kitabın elimde sürünmesine neden oldu.Ama sonra olaylar çok farklı boyutlara taşındı 300 ve 500 sayfaları arasında kitabı elimden bırakamadım.Son yüz sayfanın geneli çok etkileyici olmasa da guzel bir sondu.Bu arada kitap 648 sayfaydı.😂
Kitaptan çok etkilendigimi söylemeliyim.Gece uyuyamamama sebep oldu.😂 Sayfaları nasıl çevirdiğimi anlayamadım.Konusundan biraz bahsetmek gerekirse, kitabın başına konuyu anlatan kısa bir kesit konulmuş.
Dürüst ve güvenilir bir dergi olan Millennium...Kaybettiği itibarını yeniden kazanmaya çalışan Mikael Blomkvist...Genç ve geçmişi sorunlarla dolu zeki bir kız olan sıradışı Lisbeth Salander...Kırk yıl önce ortadan gizemli bir şekilde kaybolan Harriet Vanger...Ne pahasına olursa olsun kayıp olan yeğeninin peşinde sanayici Henrik Vanger... 

Karakterler kısaca bu şekildeydi.Ayrıca kitapta ekonomik kaçakçılıklar, kadın cinayetleri ve adaletsiz durumlar eleştiriliyordu.Kitap +18 öğeler içeriyordu. 
Suç/Gerilim türleri okumayı seviyorsanız üç kitaplık Millenium serisine şans vermelisiniz.Ayrıca Ejderha Dövmeli Kız'ın filmide mevcutmuş.Film listemde kabardı.En kısa zamanda izleme ümidiyle, 
Sevgiyle kalın.😊📚🌸


16 Temmuz 2016 Cumartesi

Otomatik Portakal Kitap Yorumu/ ANTHONY BURGESS 📚


Yine bir distopya ile karşınızdayım.Anthony Burgess, Alex adlı bir gencin çocukluktan olgunluğa erişim hikayesini anlatıyor.İnsanlığın ahlaki açıdan yozlaştığı,baskıcı bir yönetime sahip bir toplum çizilmiş.Ve yazar bu durumları tüm nefretiyle ve sert bir mizaçla eleştiriyor.Kitapta argo kelimeler hüküm sürüyor. Yazar,gençlerin kullandığı yeni bir jargon (Nadsat) türetmiş.İnsanlar,genç holiganların kötü davranışları yüzünden akşamları dışarıya çıkamayacak duruma gelmiş.Kitabın birinci bölümünde toplumun yapısı sergilenirken,ikici bölümde devletin yapısı sergileniyor.Birinci bölümün sonunda ana karakterimizin tutuklanmasıyla olaylar farklı boyutlara taşınıyor.Alex hapishane yaşamında devletin deneği haline geliyor. Kişiliği kendi istemi dışında değiştirilen Alex artık kötülük yapamaz duruma getiriliyor.bir bakıma iradesi elinden alınıyor.Şartlandırma tekniğine dayanan bu uygulama, insanların kötülük yapmasını tam anlamıyla engelliyor ve insanların iyi olma seçeneklerini ellerinden alarak iyi olmalarını mecbur kılıyor.Devlet bunu insanlara iyi bir şey olarak aksettirmeye çalışırken devlet düşmanları devreye giriyor.Onlar da Alex'i kendi istemi dışında kullanmaya çalışıyorlar.Buralarda yazar bir sürü mesaj vermiş.Kötülük yapamaz duruma gelen Alex başına kötü şeyler geldiğinde kendini savunamıyor.Bunu kötülüklerin azaldığı bir dünya olarak göstermeye çalışan yönetim sert bir mizaçla eleştiriliyor..Genel olarak konusundan bahsettim.Akıcı bir kitaptı.Kesinlikle okunması gereken kitaplar arasında ama bu kitap içinde belli bir yaşı beklemenizi öneririm.Ayrıca kitabın filmi de mevcut,kitap kadar filmi de öneriliyor en kısa zamanda izlemek ümidi ile..



Arka kapaktan: 
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum... 

Otomatik Portokal Kitabı Hakkında Genel Bilgiler
Anthony Burgess, 1959 yılında tümör nedeni ile 1 yıldan daha az ömrü olduğunu öğrenir. Bu kısa sürede çok para kazanmak ister. Çünkü eşinin daha iyi bir hayat yaşaması ve sıkıntı çekmemesini ister. Çözümü de kitap yazmakta bulur. Bu kısa zaman zarfında ise dünyaca ünlü bir yazar olan Burgess, kendisine yanlış tanı koyulduğunu da öğrenmiştir. Bu kısa sürede yazdığı ve onu çok meşhur eden kitapların başında da Otomatik Portakal kitabı gelmektedir. Otomatik Portakal'daki Alex karakteri Borgess'in hastalığı dönemindeki ruh halini yansıtmaktadır.Kitap, nefret duygusu barındıran tipik İngiliz Edebiyatı distopyasıdır.Stanley Kubrick'in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir...

ALINTILAR:



"İyiliğin sebebini aradıkları yok, öyleyse niye tersini merak ediyorlardı ki?"


"Bazılarımız mücadele etmeli. Büyük özgürlük geleneklerini savunmak gerek. Ben partizan değilim. Rezalet gördüm mü düzeltmeye çalışırım. Parti isimlerinin hiçbir anlamı yok. Sadece özgürlük geleneği önemli. Sıradan insanlar ondan vazgeçecektir, ah evet. Daha sakin bir hayat uğruna özgürlüğü satacaklar. Bu yüzden dürtüklenmeleri gerekiyor…"

"Zalim genç kabadayıları polis yapıyorlar.Debilleştirici ve iradeyi yok edici koşullandırma teknikleri öneriyorlar..."

"Seçim yapamayan biri insanlıktan çıkar."


"Anladığım kadarıyla dünyada kimseye güven olmuyordu,ey kardeşlerim."


"Bu ne biçim dünya yahu?Millet aya çıkıyor ve dünyanın çevresinde lamba görmüş tatarcık misali fırıl fırıl dönüyor,ama yeryüzünde artık kanuna ve nizama aldıran yok." 


14 Temmuz 2016 Perşembe

Öldürmeye Değer Kişiler Kitap Yorumu /PETER SWANSON 📚



"Ne de olsa herkes bir gün ölecektir,birkaç çürük elmanın zamanından önce toprağa göndermenin ne sakıncası olabilir ki?"

Agatha Christie ve Ahmet Ümit okumayı çok seven biri olarak bu kitabı okumaya karar
vermiştim.Ama onlara göre çok daha farklı bir kitapmış.Karakterlerle birlikte cinayet planladık, cinayet işledik ne kadar öldürmeye değer kişiler oldukları düşünülse de benim asla yapmayacağım şeylerdi.Ayrıca kitaba bir yaş sınırı konulması gerektiği düşüncesindeyim.Genel olarak akıcıydı.Bir günde bitti.En sevdiğim karakter Ted oldu, sanırım en masumu o olduğundan.Birinci bölüm bittikten sonra baya üzüldüm.Ama elimden bırakamadım.Sürekli yeni merak uyandırıcı şeyler vardı.Miranda bölümleri olmasa da olur gibiydi.Kimball'lı bölümler de uzatmak için çaba harcanmış gibi geldi.Son sayfadaki mektubun son paragrafı iyi düşünülmüş bir sürprizdi.Benim gibi farklılık için okuyabilirsiniz.

Ayrıca konusunu anlamanız için arka kapak yazısını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Lily Kintler Heathrow hava limanı,bekleme salonunun barında Ted Severson'la tanışır.İçilen martinilerin sayısı arttıkça aralarındaki samimiyet de artar.Bu iki yabancı kendileriyle ilgili en mahrem sırlarını birbirine anlatırlar.Ted,karısı Miranda'nın kendisini bir hafta önce aldattığını öğrendiğini söyler.Belki de en başından beri birbirlerine uygun değilerdir.Sohbet ilerledikçe Ted yarı karısının ihaneti yüzünden onu öldürmek istediğini açıklar.Bu şok edici itiraf karşısında Lily,ona bu konuda yardım edebileceğini söyleyerek işi içinden çıkılmaz bir hale sokar.Ne de olsa herkes bir gün ölecektir,birkaç çürük elmanın zamanından önce toprağa göndermenin ne sakıncası olabilir ki? Bir anda bu ikili kendilerini ölümcül bir kedi-fare oyununun içinde bulurlar;her şey bittiğinde yalnızca bir kişi hayatta kalabilecektir. "
Bu kitabı okuyunca aklıma izlediğim bir gerilim/korku filmi geldi.Eğer bu tarz kitapları ve filmleri seviyorsanız beğeneceğinize eminim filmin adı: ORPHAN çok korkmama rağmen müthiş bir filmdi,hele de sonu kesinlikle izlemelisiniz....

Bu kitabın devamı da çıkmış sanırım listem çok uzun olmasına rağmen umarım almaya ve okumaya fırsatım olur. .Sevgiler🙋

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Doğunun Limanları Kitap Yorumu /AMİN MAALOUF 📚


“Doğunun Limanları” bir zamanlar Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentlerine verilen isimdir. “Doğunun Limanları” kelime anlamı olarak “Doğunun Merdivenleri” olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı isimdir.


Yazarı insanların milliyetlerinden çok onların insan olmalarının ve kardeş gibi yaşamalarının gerektiği düşüncesinde olduğu görülmektedir.
Kitabın yazarı olan Amin Maalouf bu kitabı 60’lı yılların sonuna doğru tanıştığı bir kişinin hayatından esinlenerek yazıyor.


Arka kapaktan,
"Adana da ayaklanmalar olmuştu.Kalabalık,Ermeni mahallesini yağmalamıştı.Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların rovası gibi bir şeydi.Ama bu bile dehşetti.Yüzlerce ölü.Belki de binlerce."


Çok sürükleyici ve samimi bir anlatımla yazılmış.Okurken hiç sıkılmadım ve daha uzun olmasını dilerdim. İsyan Kitabdar’ın hayat hikayesi...Yazıldığı döneme tanıklık ediyoruz.
Kitaptaki en sevdiğim alıntıyı paylaşayım."İnsanların her zaman kullandıkları "kendi aralarında" iken sarf ettikleri kelimeleri,"Dikkat filanca Yahudidir","Falanca Hristiyandır","Feşmekan Müslümandır" uyarıları üzerine sansür etmelerine,içerlerdi." "Onun görevi,aynı büyük serüvenin içinde yer alan bu adamlara insanca davranmaktır."
Herkesin ihtiyacı olan bu fikirlere bu kitapta rastlamak beni sevindirdi.İnsanlığın her zaman süregelen sorunu...

Kısaca konusunu özet geçeyim.Spoiler olarak nitelendirebilirsiniz.Okumayanların bu kısmı okumamasını tavsiye ederim.Olaylar bir Osmanlı prensesinin aklını yitirmesiyle başlar .Kitabdar adlı Acem doktor tedavi amacıyla onu Adana’daki evine götürür.Tedavi sürecini hızlandırmak için onunla evlenmeyi tercih eder.Bir çocukları olur.Her türlü düzene isyan eden bu prens bir gün Adana’da çıkan ayaklanmalar nedeniyle en iyi arkadaşı olan Nubar adlı bir Ermeni ile Lübnan, Beyrut’a gider.Burada Nubar'ın kızı ile evlenir.İki oğlu ve bir kızı olur.Ortanca çocuğu İsyan,babasının hayalleri üzerine verilen isim..İsyan okumak için gittiği Pariste kendi isteği dışında birdenbire kendini savaşın içinde bulur.Bunun ileride yazgı olduğuna kanaat getirir. Dedesi Nubar, İsyan’a Ermenice ‘Abaka’ yani gelecek anlamına gelen bir isim takmıştır. Zamanla bu ad “Bakü’ye” dönüşür. Direniş sırasında bu adı kullanır ve anılır.Savaş sırasında tanıdığı Clara ile savaş bittikten sonra yakınlık kurarlar.Ayrıca savaştan sonra Beyrut’a dönen Kitabdar bir kahraman olarak karşılanır. Clara ile evlenmeye karar verirler.Evlendikten sonra Hayfa ve Beyrut arasında gidip gelen çift, Clara hamileyken Hayfa’da kalmayı tercih ederler. 1948’de Kitabdar’ın babasının rahatsızlığı üzerine Beyrut’a dönüşü sırasında patlak veren Arap-Yahudi savaşı nedeniyle birbirlerinden ayrı kalırlar. Bu ayrılık Kitabdar’ın hayatını değiştirir.Bu savaş nedeniyle Kitabdar karısını ve doğacak çocuğunu uzun süre göremez. Onların sağlığından duyduğu endişe, onu bir takım psikolojik sorunların içine iter.kardeşi Salem onu sadece zengin hastaların bulunduğu bir tımarhaneye kapattırır. İsyan, her gün onu uyuşturacak, deli olmasa bile onu deli gibi gösterecek sakinleştirici bir ilaç almak zorunda bırakılır. Yaklaşık yirmi yıl boyunca bu tımarhaneye kapalı kalan ve uyuşturulan isyan artık kurtulmanın imkansız olacağını düşündüğü sırada kızı Nadya onun izini bulur ve hastane yöneticilerine anlaşılmaması için farklı bir kimlikle onu ziyaret eder. Bu Kitabdar için bir kurtuluş kaynağıdır. Artık kızının varlığından güç almaktadır. Kitabdar Nadya’yı bir kez görmüştür. Ancak çevresinden gelen nasihatlere uyarak, kız bir daha babasına gelmemiştir. Bu Kitabdar için üzücü bir olay olsa da onu hayata geri dönme arzusundan mahrum bırakmamıştır. Kahve içinde verilen uyuşturuyucuyu daha az alarak hergün biraz daha kendine gelir.1976’da Lübnan da çıkan çatışmalar sırasında fırsatını bulup, yaşadığı hastaneden kaçan Kitabdar bir şekilde Paris’e gider ve orada Bertrand’ı bulur. Tüm yaşadıklarını anlatarak ondan Clara’nın adresini ister. Clara’dan 28 yıl sonra hiçbir şey bekleyemeyeceğini bilmesine rağmen yine de ona bir mektup yazar ve başından geçen her şeyi anlatır. Ondan cevap beklemiyordur, yıllar önce buluştukları bir limanda randevu verir.Kitap burada gerçek zamana dönüyor.Yazar bütün hikayeyi İsyan’ın sözünü kesmeden dinler. Buluşma yerine İsyan’dan habersiz gider. Clara’nın gelip gelmeyeceğini merak etmiştir.  Beklenilen gün ve saatte Clara gelir.
Başta da dediğim gibi daha uzun olmasını isterdim Clara ve İsyan yıllar sonra evlendikleri yerde buluştuklarında sarılmaları ile bitiyor.Bende derinden izler bıraktı....



ALINTILAR

“Her kökten insanın yaşadığı Doğu limanlarında, yan yana yaşanan ve dillerin birbirine karıştığı o dönem, geçmişin anımsanması mı? Geleceğin habercisi mi? Bu düşü görenler, geçmişe bağlı olanlar mı yoksa geleceği hayal edenler mi?”


“Ölüme son çare olarak bakmalısın. Hiç kimsenin seni alıkoyamayacağını bil.
Ama ölüme gidebileceğin için onu yedekte tut; sonuna kadar."




Diyelim ki gece bir kabus gördün. Bunun bir kabus olduğunu bilirsin ve kurtulmak için başını biraz
oynatman yeter. Her şey daha basit, daha dayanılır hale gelir ve bir bakarsın en
korktuğun şeyden zevk alır olmuşsun. Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa,
en yakınların çirkin maskeler takmışsa…

Hayat budur de, ikinci kez çağırılacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatmaca oyunu, maskeler oyunu. Onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu
olarak, ister izleyici olarak. İzleyici olman daha iyi, içinden kolay çıkarsın.
“Son Kurtuluş Çaresi” yaşamama hep yardımcı olmuştur. Elimin altında olduğu
için, bu çareye hiç başvurmadım.
Ama ahiretin direksiyonu elimin altında 
olmasaydı, kendimi tuzağa düşmüş hisseder ve bir an önce kaçmaya bakardım.

10 Temmuz 2016 Pazar

Fahrenheit 451 Kitap Yorumu / RAY BRADBURY 📚

Bu kitap bir uyarı.Sahip olduklarının değerli olduğuna ve bazen de değer verdiğimiz şeyin kıymetini bilmediğimize dair bir anımsatıcı.
Konusundan biraz bahsedeyim.Ray Bradbury kitapların zararlı ve gereksiz olarak görüldüğü bir dünya yaratmış.İtfaiyecilerin kitapları yakmakla yükümlü olduğu bir dünya..Guy Montag adında, bir kitabı yakacağı yerde alevlerin içinden kurtaran bir itfaiyeci karakter..
Fahrenheit 451'in dili bana biraz farklı geldi.Genel olarak konusuna ve vermek istediği mesajlara bayıldım.Kurgusu harikaydı. Distopya okumayı seviyorsanız kesinlikle okunması gereken bir kitap.
Arka kapak yazısından:"Yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday, vazgeçilmez bir roman..."
Fahrenheit 451 spekülatif bir kurgudur.Bir "Böyle giderse..." hikayesidir.

📖 Kurgu bize empati sunar; bizi başka insanların zihnine yerleştirir, dünyayı onların gözünden görme yeteneğini bahşeder.Kurgu, bize tekrar tekrar doğruları söyleyen bir yalandır.


📖 Belki kitaplar bizi yarım da olsa mağaralarımızdan çıkartabilirler. Belki bizi, aynı çılgın yanılgılara, hatalara düşmekten alıkoyabilirler.


📖 Kitaplar bir tür depo gibidir ve biz onlarda unutacağımızdan korktuğumuz şeyleri saklarız.


📖 Bizim bilgiye ihtiyacımız var.Belki bin yıl içinde atlamak için daha küçük uçurumlar

seçeriz.Kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir.

📖 Şimdi her şeyi görmek istiyorum ve onların hiçbiri, içime aldığımda benimle ilgili olmasalar da, bir süre sonra, içimde birleşerek ben olacaklar.