Bu kitap hayal ürünü bir roman değildir.
Tamamen gerçeklere dayanmaktadır.
Bir gün...
Sıradan bir insanın başına sıra dışı bir olay geldi.
Ve böylece baş karakterimizin yolculuğu başladı...
Bu şekilde başlıyor kitabımız...
Merhaba arkadaşlar,İncir Kuşları bitti.Sinan Akyüz'ün okuduğum ilk kitabıydı.İçim buruk,kelimeler düğümleniyor.
Başta çok güzel bir aşk hikayesiydi İncir Kuşları sonra savaş başladı iğrenç olaylar yaşandı.1992-95 yılları arasında Bosna'da yaşanan soykırım tüm çıplaklılığıyla,yaşanmış gerçek bir hayat hikayesiyle anlatılmış.Daha önce bu soykırımı,savaşı duymuştum.Ama bu kadarını beklemiyordum.Altı yüz yıllık geçmişin kinlerini içlerinde tutan Sırblar,tek suçları Osmanlı Devletinden kalan müslümanlar olmak olan Boşnaklar...Hep birlikte yaşadıkları öncesinde dost oldukları insanları öldürmek,ailesinin karşısında yüzlerce kez tecavüz etmek bu hangi insanlığa yakışır.Okurken ağzım açık kaldı,insanlardan iğrendim.Böyle olayların yaşanması bu soykırıma sessiz kalınması beni çıldırttı.İnsanlığı kınıyorum,böyle şeyler yaşandığı için,sessiz kalındığı için.Tek suçları müslüman olmaktı.Hala gözlerim doluyor,burnumun direği sızlıyor.Hayat ne garip biz küçücük şeyleri kafamıza takıyoruz insanlar o zamanlarda nelerle uğramış,çok uzak bir tarih de değil.Allah'a sığınmayı,dua etmeyi hiç ihmal etmediler. Kitap ismini olaylara tanıklık eden bir çok incir ağacının kuşarından alıyor,bu da çok etkilendiğim bir yer ve çok güzel bir başlık şeçimiydi.. Genç ve güzel,ela gölü alev rengi saçlara,beyaz inci gibi bir yüze sahip konservatuar öğrencisi Suada..Müslüman Boşnak genci Tarık.. Sırp,hain insan Vukadin.. Karakterler bu şekildeydi olayları anlatmak istemiyorum.Okurken Boşnakların kültürel özelliklerine,yemeklerine,geleneklerine de tanıklık ediyoruz.Okuyun,okutun kendinizi onların yerine koyun arkadaşlar....
ARKA KAPAK:Aynı ırktan geliyorlardı.Aynı dili konuşuyorlaedı.Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı. Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu... Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti. Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları... Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır...